'İnsan hayatı' denen olgunun ne olduğunu pek anlamış ya da çözebilmiş biri değilim. Kendimizi ansızın kan damarları, sinir ağları, kaslar, kemiklerle sarmalanmış halde ve diğer varlıklarla beraber, hem de yoğun bir itiş kakış içinde buluveriyoruz.
Bununla beraber, konu hakkında kırık dökük bir hissiyatım da oluşmadı değil...
Sanırım, göğsümüze saplı kargılarla doğuyoruz.
Sonrasında, her temas ettiğimiz an birbirimizin kargılarını daha bir derinlere doğru itiyoruz, çekip çıkartmak yerine.
Bazılarımız -kaçınılmaz olunca- keyfe çevirmiş bunu... Derinlere iterken tuz da döküyor yaranın etrafına, ya da olumlamalar, şükürler eşliğinde gülümseyerek yapıyor yapacağını -onun da itiliyor kargısı durmadan başka ellerce.
Kendine biraz olsun şefkat duyanlar, bir duvara doğru hızla koşup kendileri hallediyorlar işlerini.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Kendinize yazılmasını isteyeceğiniz nezih bir üslupla.